YAVUZ
TURGUL SİNEMASI
Öncelikle
bu yazının bir değerlendirme yazısı değil sadece bir tanıtım yazısı olduğunu
belirtmek isterim.
1946
yılında İstanbul’da doğan Yavuz Turgul, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi
Gazetecilik Enstitüsünü bitirerek gazetecilik yapmaya başladı. Uzun bir süre
Ses dergisinde çalıştı. Derginin en genç yazı işleri müdürü oldu. 1976 yılına
gelindiğinde Ertem Eğilmez’in desteğiyle Arzu Film’e senaryo yazmaya başladı.
İlk kez, başrollerini Türkan Şoray ve Bulut Aras’ın paylaştığı Sultan filminin
senaryosuyla dikkatleri üzerine çekti. Ardından Çiçek Abbas ve Züğürt Ağa
filmleriyle başarısını devam ettirdi. 1980 yılında reklam sektöründe metin
yazarlığına başladı. Yönetmen koltuğuna ise ilk kez 1984 yılında, Fahriye Abla
filmiyle oturdu. Ardından 1986 yılında Muhsin Bey, 1990 yılında Aşk Filmlerinin
Unutulmaz Yönetmeni ve Gölge Oyunu filmlerini çekti.
“Bu kadar Vikipedi yeter!”
dediğinizi duyar gibiyim. O zaman biraz da Turgul’un senaryolarını nasıl
oluşturduğundan, filmografisinden ve onun hakkındaki görüşlerden bahsedelim
isterseniz.
Yavuz
Turgul bir filmi çekimlerine başlanmadan önce zaten onu kafasında defalarca
çekmiştir. Geriye kalan tek şey ise çektiği filmi başkalarının da görebileceği
şekle sokmaktır.
Onun senaryoları para kazanmak veya
ilgi görmek için değil yalnızca estetik hazlarla yazıldığı için güzeldir.
Hiçbir senaryosuna “Efsane bir olay olacak.” diyerek başlamadığını hiçbir zaman
senaryoya başlarken blok bir şey yazmadığını sadece bir şeylerden ilham alıp
-örneğin kuşun uçuşu, kelebeğin bir yere konması vs.- yazmaya başladığını,
yavaş yavaş karakterleri oluşturup ondan sonra olayları tamamen karakterlerin
yönlendirdiğini dile getirmektedir. Karakterleri öyle olmalıdır ki olaylar
arsında hi bir boşluk olmamalıdır. Turgul’un deyimiyle senaryonun güzellik
kriteri “Senaryoyu bir senarist yazmamış gibi yapabilmek.”. Yani olaylar
kesinlikle senarist istediği için olmamalıdır. Senaryodaki karakterlere “Bunu
yapmak ister misin?” diye sorulduğunda “Hayır” cevabı gelmemelidir ve onun senaryolarında da bu kuvvetli örgüyü,
doğal akışı görürüz. Oluşturduğu karakterler de bizden insanlardır.
Senaryolarıyla ilgili Feride Çiçekoğlu şunları söylüyor:
“Bana göre dünyadan ve bizden
hikayesi olan iki tane iyi hikayeci var. Birisi Tim Burton diğeri ise Yavuz
Turgul. Niye? Çünkü hep aynı hikayeyi anlatıyorlar. Şimdi bu size olumsuz bir şey
gibi gelebilir ama bence değil çünkü aslında herkesin bir tane hikayesi vardır.
Onu, sıkmadan değişik biçimlerde hep anlatabiliyorsa ve biz her seferinde sanki
o yeni bir hikaye anlatıyormuş gibi hissediyorsak o iyi bir hikayecidir. Yavuz
Turgul özellikle bize dair hikayeler, bize dair yüzlerle hikayeler anlattığı
için aynı zamanda bizim hikayemizi anlatıyor. Bundan dolayı seviyoruz Yavuz
Turgul’u.”
Sanki
bindiğimiz dolmuşun şoförü, Şoför Şakir’dir. Eşkıya Baran evlerimizin çatısında
koşmaktadır. Karakterleri içimizden insanlar olsa da her zaman akılda kalmayı
başarırlar.
Turgul’un
filmleri arasında ayrı bir yere sahip olan Eşkıya filmi için birkaç cümle
kurmasak haksızlık yapmış oluruz.
Eşkiya
Yavuz Turgul,
Yeşilçam’ın çöküşünden sonra Türk Sineması’nı tekrar ayağa kaldırmayı,
seyirciyi yeniden salonlara doldurmayı Eşkıya filmiyle başarmıştır. 1996
yılında izleyici rekorları kıran film aynı yıl ülkemizden Oscar’a aday
gösterildi. Turgul’un bu filmi Türk Sineması’na adeta yeni bir can getirmiştir.
Bu filme dair görüşler:
Türkan Şoray:
Türk Sineması çok kötü bir dönem geçirdi. Seyirci elini ayağını çekmişti. O
dönem Yavuz Bey Eşkıya’yı yaptı, film izleyicileri tekrar salonlara doldurdu.
Ayhan
Özen(Yardımcı Yönetmen): Biz şu anda bir yerlerde çalışıyorsak, sinemadan ekmek
yiyorsak bu Yavuz Turgul’un Eşkıya’sı sayesindedir. Eşkıya’yı yapmasaydı biz
hala onu bekler olurduk.Eşkıya,
sinemamızın dönüm noktası olduğu gibi Turgul’un da sanatının zirvesi olmuştur.
Şener Şen
Eşkıya Baran,
Muhsin Bey, Ali Osman, Ferman ve daha birçok karaktere can veren, onları
aklımıza kazıyan isim: Şener Şen. Yavuz Turgul deyince Şener Şen gelir akla. Bu
ikili yaptıkları filmlerle aklımızda sağlam bir yer tutar. Bu güzel filmlerin
yapımında Ertem Eğilmez’in rolünü untmamak gerekir. Hem Yavuz Turgul’u hem de
Şener Şen’i sinemaya kazandıran isim Ertem Eğilmez’dir. İkisini tanıştıran isim
de yine odur.
Televizyon
İlk olarak
1993 yılında Süper Baba dizisini yapan Turgul 1998 yılında TV için yeni bir
proje hazırladı: “İkinci Bahar”. O zamana kadarki en iyi dizi olarak görülen
İkinci Bahar’da yine Şener Şen başrolde. Türkan Şoray, Şener Şen gibi usta
oyuncuların bulunduğu dizi seyirci tarafından çok beğenildi. Senaryo gereği
üçüncü sezonunda ekranlara veda eden İkinci Bahar, Turgul’a şu sorunun
yöneltilmesine sebep oldu:” Büyük bir izleyici kitlesi varken devam
ettirebileceğiniz bir diziyi neden bitiriyorsunuz?” Turgul’un cevabı:” Ben
sekiz katlı bir bina yaptım ama siz sonradan bunu on iki kata çıkartmak
isterseniz bina çöker.” Bu cevapla da yine senaryoyu senaristinin istediği için
yazmadığını göstermiş oldu.
Onunla çalışma tarzından da biraz
bahsedelim isterseniz. Yavuz Turgul bir işe başladığında kendini tamamıyla o
işe verir ve beraber çalıştığı insanlardan da bu hassasiyeti görmek ister.
Oyuncularıyla iyi bir ilişkisi vardır, onlardan ne alabileceğini iyi bilir.
Belki de bunun en büyük örneği Şener Şen’in oynadığı karakterlerin değişimidir.
Komedi filmlerinden görmeye alışık olduğumuz Şener Şen’i alıp ona gayet ciddi
roller oynatarak bize sunmuştur ve oldukça iyi sonuçlar almıştır şüphesiz.
Oyunculara ve ekibe açık mektuplar yazar. Kimin nerede hata yaptığını kimin
nereye çalışması gerektiğini belirten mektuplar. Oyuncular ve reji dahil tüm
ekip merakla mektupta ne yazacağını bekler. Ağır bir şekilde eleştirebilir
fakat buna onunla çalışanlar alışıktır ve onu bir öğretmen olarak görürler. İyi
bir öğretmen.
Yazıyı noktalamadan önce size iyi
bir haber vermek istiyorum: Turgul-Şen ikilisi yeni bir filmin geldiğini
müjdeledi.
Yönetmenliğini
Yaptığı Filmler
Senaryosunu
Yazdığı Filmler
Müziğini
Yaptığı Filmler