19 Mayıs 2016 Perşembe

Salih HİLMİ


MAHALLE UÇURUMU

Kırmızı karanfiller düştü mahalleye
Sokaklar kırmızılar giyindi
Korkusuz yıldızlar söndü bu yerde
Sen tuhaf hayallerinde yittin

Mahallede uçurumlar doğurdun
Senin yolun hep arzu çeşmeleriydi
Gözün akbaba gözü sanki
Ürküttün gülü, bülbülü

Neşe mahalle kokusuydu
Sevda yayılırdı çiçeklerde
Bahtiyardık küçük insanlar olarak
Yaşardık, koklardık neşeyi ve sevdayı her daim

Bir kış günüydü mahallede
Hicran bulutları taşıdın umarsızca
Sustum, anlatamadım hatırlarsın
Sözlerin bir bombaydı, düşünmedin

Günler yıl oldu bana
Bir kibrit ateşledin mahallede
Nice ağacı yaktın sinsice
İtiraf et kendine, değişmişsin

Bırak bu mahalleyi, bulutları kuruttun
Kuraktır tüm çevre, her köşe
Cümle bulutla ruhum gamlıdır benim
Git uzak bir mahalleye, bekle akıbetini

Ali KARTAL


BEN 

Ben
Yalnızlığın somut adı
Ümitsizlik ve yıkılmışlığın yoldaşı
Sessiz karanlık sokakların arkadaşı
Yıldızın, ayın, gecenin meçhul sırdaşı

Ben
Kaçan uykuların yoldaşı
Gariplerin ebedi arkadaşı
Dertsiz dertlilerin adaşı
Gönlü kırıkların en başı

Ben
Değilim sana
Yol gösteren bir Süreyya
Kutlularını taşıyor Nuh’uyla

Ve ben 
Yine yapayalnızım.

Macit MAHMUT


YAĞMUR ALTINDA

Piyano dersinden çıktı canı sıkkındı yine. Derslere başladığı günkü piyano sevgisi gün geçtikçe saygıya dönüşüyordu. Eve gitmeden çarşıda birkaç tur atmak istedi, takılabileceği bir şeyler arıyordu aslında. Caddelerde boş geziyordu. Hafiften yağmur başladı. Damlaların sesi arttıkça üstüne gelen insanlardan sıyrılıp yalnızlaşmaya başladığını hissetti. Çevresine baktı; kimileri hatta çoğu koştururcasına bir yerlere gidiyordu, bazısı da telefonlarıyla konuşuyordu. Ama nerdeyse herkes birileriyle konuşuyordu kendisi gibi yalnız olan kimse yoktu sanki. Yazık ki konuşmayan kimseyi göremedi. Yağmur hızını arttırdıkça adeta ayakları yerden kesiliyordu. Yağmur arttıkça insanlar azalmaya başladı. Yağmur artık sağanağa döndü yol kenarındaki suyoluna baktı. “Alt yapıyı görüyor musun, iki dakikada sel aldı ortalığı.” diyecek birisinin olmadığını gördü. Kafasını kaldırdı etrafına tekrar baktı. İşte o zaman gördü yalnız ve telefonla konuşmayan kendisi gibi insanları. Toplu saçlarını açarak her telin ıslanmasına izin verdi. Yalnız ve telefonla konuşmayan insanlar birbirlerinin farkına vardı. Islanmamak için dükkânlara yığılmış bakışlar arasında deli olduğu düşünülen üç insan durdukları yerde birbirlerine bakıyordu. Buğulanan vitrinlerdeki mankenler gibi herkes bu üç insanı izliyordu. Üç konuşmayan insan ise çevrelerindeki bakışlardan habersiz birbirine bakıyordu. Tek duydukları kafalarına sağanak yağmurun sesiydi. Birkaç dakikalık bakışmadan sonra sanki birisi onu uyandırmaya çalışır gibi dürtüyordu. Kafasını çevirdi etrafına bakındı ve bir ses duymaya başladı “Şemsiye, beş lira!” gözünü kapadı, açtı; yeni insanlar gördü, koştururken konuşan şemsiyeli insanlar. Havaya baktı yağmurun yağdığını teyit etmek için. Zira artık ne damlaların sesini duyabiliyor ne de kendisi gibi olan diğer iki insanı görebiliyordu. Islanmamak için dükkânlara yığılmış bakışlar arasında deli olduğu düşünülen üç insan durdukları yerde birbirine bakıyordu. Buğulanan vitrinlerdeki mankenler gibi herkes bu üç insanı izliyordu. 

A.Bahtiyar GÜNDÜZ


CETVEL

Bu zamana bulalım hakiki, şaşmaz cetvel
Tuzaklar böyle garip değildi bundan evvel

Sanmıştık ki alacak hakkını her karınca
Unutuldu som çile bulutlara varınca

Gaye oldu tek mide, insanlık eski moda
Sevgi, saygı kayıptır değerler hep askıda

Hikmet, bilim, hem sanat olmuş sanki boş hobi
Nezahet, ahlak, izzet zamaneye bir fobi

Tefekküre duralım olsun hoşça akıbet
Nihayet bulsun hele bin bir türlü musibet



Ragıp MİRZADE


DİVAN ŞİİRİNDEN YILDIZ BEYİTLER

1- Ettik o kadar ref’i teayyün ki Neşâtî
Âyine-i pür-tâb-ı mücellâda nihânız
NEŞÂTÎ

2-Ehibbâ şîve-i yağmada mebhût eyler a’dâyı
Hüdâ göstermesin âsâr-ı izmihlâl bir yerde
YENİŞEHİRLİ AVNİ BEY (mebhût eylemek: hayretten parmak ısırtmak) 

3-Kesmezem ağyâr cevri ile cânândan ümid
Kim kesilmez havf-ı şeytân ile imândan ümid
AVNÎ

4-Düşman ne denlû saht ise de şâd ol ey Nedîm
Seng üzre gösterir zer-i kâmil ayârını
NEDİM

5-Ağlamakla dürr-i valsa tâlib oldum, ta’n değil
Eylese gavvâs olanlar bahr-i ummândan ümid
AVNÎ

6-Güle gûş ettiremez yok yere bülbül inler
Varak-ı mihr ü vefâyı kim okur kim dinler
KARAMANLI KÂMÎ

7-Gerdûn sitem-i baht-ı siyâh etmeğe değmez
Billâh bu gamhâne bir âh etmeğe değmez
İZZET MOLLA

8-Erbâb-ı aşka pîşe hemân her gün âh imiş
Her bir nefes ki âh ile geçmez, günâh imiş
YENİŞEHİRLİ AVNİ BEY

9-Yerin od etmedik kim vardır erbâb-ı mehabette
Semenderler gibi uşşâk da sükkân-ı âteşdir
ÖRFÎ

10- Dünyaya fayda verenler; sanma olur kâmil insan! 
Yılandan tiryak yapılır; zehir olur bazen derman! 
HARPUTLU İSHAK EFENDİ