AĞRI KESİCİLER DAİMA DEVA DEĞİLDİR
Varlık âleminin
pek çok kederi ve saadetiyle çepeçevre kuşatılmış olan biz ölümlüler, hep semamızda
bulutsuzluk özlemiyle yanar tutuşuruz. Ömrümüzün
seyr u seferinde bambaşka serüvenlere yelken açarken içimizde ümit meltemleri
eser durur. Hayatın gaileleri, azapları, teessürleri gemimize dalga olup
vurmaya başlayınca tedirginlik ruhumuzu kaplar. Hele bu karamsarlığımız gerçeğe dönüşüp bir heyula
gibi her yanımızı kapladıysa Allah yardımcımız ola. Bundan böyle sanki imkânsızlık
sularında seyreden bir gemideyizdir. Günler asır olup üzerimize karabasan gibi
çökmüş, ruhumuz bu gamdan ve tasadan azade olmayı dilemektedir. Yazık ki bir çıkış
yolu bulmak, bundan böyle müşkil bir vaziyettir. Sabredip yolculuğun
gerektirdiği gayreti, mücadeleyi ortaya koymak varken teskin ediciler ararız.
Bir meşgale, madde, olay vs. ile ruhumuzu veya kalbimizi söndürmeye çalışırız.
Avunuruz bir süre, rahatlarız; ancak nereye kadar?
Toplumun bir ferdiyiz; yaşadığımız acıları, rahatsızlıkları dindirmek
veya ötelemek için bazı ağrı kesicilerimiz vardır. İlaca benzeyen ancak
gerçekte merkezi sinir sistemimize etki ederek ağrıların bir süreliğine
kaybolmasını ya da azalmasını sağlayan avutuculardır her biri. Mühlet vererek
çözüm bulmamızı bekler sanki. Acılar ve dertler, ağrımız kaybolmuş olsa da bir
köşede sinsi sinsi durmaktadır. Vücudumuzdaki sinir alıcılarının bir bölümü
ıstırabı fark eder ve ağrı arttıkça daha yoğun bir tarzda beyne mesaj yollar.
Bedenimizdeki ağrıyı, hücrelerimiz kimyasal bir madde oluşturup sinirlere
oradan da beyne ihtar olarak aralıksız gönderir durur. Bu uyarıyı alan beyin,
konuşma merkezi vasıtasıyla rahatsız olduğunu etrafa duyurur. Eğer ki o acıyı hissedemiyorsak ya da susturmuşsak
beden daha büyük bir tehlikeye sürüklenir.
Devası güç bir hastalık, felç belki de ölüme giden bir sürece girmişizdir.
İşte o sırada aldığımız ağrı kesiciler, bazı organları hatta bedeni susturmuş
olsa da geçicidir bu. Hastalık büyümekte ve kendine yeni alanlar açıp
durmaktadır. Hücreler, organlar feryâd u figân etse de boş bir çabadır. Beynimiz
uyuşturulmuştur, organlar vaveyla ettikçe kasavetimiz dinmemektedir. Organlarda
hastalık büyürken ağrılar artmakta, ancak biz de ağrı kesicileri artırmaktayız.
Hatta daha keskin ağrı kesicilere başvururken yeni bir sürece girmişizdir.
Damarlarımız tıkanmakta, kalbe giden yollar daraldıkça daralmaktadır. Vakit
ilerlerken sinirler de ha bire yıpranır, bu arada beslenme bozukluklarımız da
ortaya çıkmıştır. Nöropati dediğimiz sinirsel ağrılar çoğalmış, el ve ayaklarda
uyuşmalar meydana gelmiştir. Damar sorunları da artınca kalp krizi oluşmuş,
hatta ölümle burun buruna gelinmiştir.
Ağrı kesicilerle
başlayıp küçümsenen zincirleme olaylar, bizi bir girdaba sürüklemeden ağrıları
ciddiye alarak kaliteli bir hayata adım atmak doğru bir tercihtir. Ağrı
kesicilere müptela vücudumuz, bir süre temizlenip arınırsa pek çok hastalıktan
erken bir zamanda kurtulabiliriz. Bağımlılıktan kurtuluş, zor olsa da ne kadar
erken yola çıkarsak tedavi şansımız da o kadar çabuk olacaktır.
Toplumda da
bazı ağrılar ve ağrı kesiciler mevcuttur. Ekonomik sıkıntılar, terör sorunu,
manevi buhranlar, idari problemler, uluslararası kördüğümler, ailevi meseleler,
ferdi bunalımlar, vs. gibi hususlar bizleri bazı ağrı kesicilere iter. Bir
zaman sonra bizler, bu ağrı kesicilerin müptelası hatta iflah olmaz bir esiri
haline geliveririz. Toplumdaki pek çok organ, bilinçsizce kullanılan ağrı
kesiciler sebebiyle duyarsız hale gelerek işlevini yitirir. Pek çok derde giriftar
insanlar veya toplumlar, çorak toprağa belki de çöle dönecektir.
Tıpta pek çok
ilaç veya ağrı kesicilerle tedavi olmaya çalışsak da en güzelinin koruyucu
hekimlik olduğu unutulmamalı. Bundan dolayı bireysel veya toplumsal bedenimiz
için tedavi yöntemlerini doktorlardan dinlemek, kalp ve ruh dünyamızın hastalıklarına
da çareler öneren hekimlere kulak vermek en doğru çaredir.