7 Nisan 2016 Perşembe

Metehan FİDAN

joan miro
SULTANIM
Seni gözden sakınmak yahut sana sığınmak,
Ki hâşa kula kulluk edilmiyor sultanım,
Hemta olmak hakeza mevla yüzün ağırmak,
Münezzeh bir yolculuk muhakkaktır sultanım,
Mahşer gibi korkuluk bize haktır sultanım..

Fasl-ı bahar gelince mazbut nefsin sancısı,
Meşrûr gönül dilince meşhur tahsin kancası,
Mukabildir kerimce, o kabilin aynası,
İltica nöbetinde senelerdir yok tadım,
Günümü gün ettim de gün aymıyor sultanım..

Medar-ı sevap diye bâr-ı günah taşırsam,
Didarı harap diye zor dideni kaçırsam,
İzarı azap diye kan kırmızı kesilsem,
Senin yonca demlerin ince ağrım sultanım,
Serin gonca hallerin gül gazabın sultanım..

Bedbin nefislere sor yüz bin kere dilenir,
Yorgun kafeslere sor, son gücüyle bilenir,
Bir de meleklere sor, hangi yüzüm bilinir,
Münzevidir sükunet, var bir ecrin sultanım,
Muhtevidir eksilmez, dilde fecrin sultanım..

Hak yüzünü görürken bühtanlara bürünen,
Pak sayfayı açarken, ak karası dedirten,
Beşaret ki temsili, azametli yörüngen,
Bu senin zafir adın, bu benim fakir anım,
Ve yine hakir gece, zor bilmece sultanım..

Hani dünya elinde, hani gümâni kafes,
Kal derler sonra sana, al derler zorla nefes,
Aşk konulu son piyes, bir abesle muktebes,
Ne olur gel muhtacım, ne olursun sultanım,
Gönül yerim baştacım, sol yanımsın sultanım..


Osman Tarık ÇETİNKAYA



BİR YAĞMURA BAŞLAR GİBİ

Şimdi hatırlıyorum da çok geçmiş...
Uzaklara öyle dalmıştı kafeteryada,
O zaman sırılsıklam olmuştu,
Fiziksel olarak değil.

Sanki kafasının içinde dolaşmaya gelmişti,
Görmüştü, okyanuslar vardı gözlerinde.
Kelimeler... Kelimeler ona öykünmüş gibiydi,
Hem o şarkılar susunca da sevdi.

Sanırım her zaman hatırlıyordu,
En çok da boşluktan düşme hissine kapıldığında.
Hatta her sigara yakışında,
Boğazını yakan son dumanında.

Aşk,sandığı kadar mı ?
Hayır. Cesur adam işidir.
Bir yokluk düşün ki;
Nasıl bu kadar var olabilir ?

Zambaklar açmadı.
İçi yandı adamın,
Ama değişmedi gülüşü
Hatta yürüyüşü bile.


Ali KARTAL


AYAK SESİ

Yürüyor durmadan
Elleri ceplerinde
Adımlar keskin
Vuruyor hıncını sokaklara
Bir genç
Yalnız yürüyor kendisine

Ruhu, kalbi gibi gözler yaşlı
Havanın ılık güzelliğine inat
Sızı saplanıyor yüreğine
Yüzü mor, hafif titremeli
Sürükleniyor derbeder bir ceset
Gecenin acı soğuk köşesinde

Yalnızlığın ayak sesleri yürüyor

A.Bahtiyar GÜNDÜZ


SESSİZ MESKEN

Genişledi şimdi çetin bir çember.
Zifiri karanlık, iniyor erken.
Ruhlara tutalım nurani fener.
Fırtına ne zalim, uçmasın yelken!

Suretler aşikâr, yükselir deniz.
Yıldırım ürkütür, kalbimiz sessiz.
Bereket azaldı, kayboldu feyiz.
Hayaller lal oldu, yıkılır mesken.

Uyutulmuş millet, sönmesin güneş.
Sanırlar dokunmaz, kimseye ateş.
İnsanlar gayesiz, nesiller serkeş.
Yok mudur hakiki, halis dert çeken?

Ragıp MİRZADE



DİVAN ŞİİRİNDE YILDIZ BEYİTLER

1- Ebr-i nisan gibi feyzin olmasın mahsûsa has
Pertev-i ihsanla mihr ol cihâna şâmil ol
(ebr:bulut, pertev:ışık, mihr:güneş)          RAGIB PAŞA

2-Bir öyle ömür geçir ki olsun
 Mevtin sana hande halka matem
 (mevt:ölüm, hande:gülmek)             MUALLiM CÛDÎ

3-Dil-rübâlardan değildir böyle giryân olduğum
 Devr elindedir benim hâtır-perişân olduğum
                                               ÂLÎ

4-Bilirim senden yok bana bir fâide ey gül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
NEVRES-İ KADÎM

5-Sernâme-i mahabbeti cânâna yazmışam
Hasret risâlesin varak-ı câna yazmışam
AHMED PAŞA

6-Erdi bahar sen dahi şâd olmadın gönül
Güllerle lâlelerle güşâd olmadın gönül
 (güşâd: açılma)                     ŞEYHÜLİSLAM YAHYA

7- Avniyâ terbiyet-i nefsin içindir taat
 Yoksa Allah'a ne taat ne ibadet lazım
 (taat:ibadet)                         AVNÎ

8-Söylenir dilde meseldir il için olma sefil
Ne vasî ol ne vekil ol ve ne bir şahsa kefil
 MEHMED TEVFİK EFENDİ

9-Başımızdan hiç hevâyı zülf-i yâr eksik değil
Mürtefi yerdir anınçün rûzigâr eksik değil
 (mürtefi:yüksek)                   ÎKBÂLÎ ( II.MUSTAFA)

10-Bezm o bezm ahbâb o ahbâb ol işret değil
 Mey o mey sâkî o sâkî hâlet ol hâlet değil
                                   PERTEV



Salih HİLMİ

 

VOLKAN GRİSİ

Pirim, sende dert çok;  ama hayat da cazip renkli oyuncağı gani dünyanın.
Arkadaşım bir drone almış, Suriyeli çocuklara onunla pizza dağıtacakmış.
Hem karınları doysun hem şaşırıp mutlu olsunlar diye. Ne insanlar var!
Hayat yeni senaryolar yazıyor bana.
Bir gün fight clup, bir gün matrix, bir gün battal gazi, başka gün çağrı filmindeyim.
Kimi zaman tambur dinliyor ama aklım hep Brahms’ın konçertosunda.
Pirim peki sen Farjad’ın ağlak parçalarını hiç dinledin mi?
Pirim ben günahkarım, sen hakkaten mübareksin.

Günahlarım lime lime.
Üzülürüm, ama tövbeyi çok unutuyorum.
Kasa kuyruğuna girerim hep birilerine sıramı veriri, acırım onlara.
Hesap vermekten korkuyorum Pirim.
Benim alışveriş arabam hep doluydu, hesabım da zor.
Pirim senin kredi kartının bonusu yok mu?
Bana bir iyilik etsen
Tövbe, tövbe…
Bence de tövbe!

Bazı arkadaşlarım yurtdışında.
Oralar daha insanmış hem de topraktan.
Burası hep robot olmuş.
Bazen makine yağı içmek istiyorum.
Pirim hani ben Pinokyo’ydum, tahtaydım?
Ne ara mekanikleştim?
Ahh Nazım, bunlar hep senin kafandan çıktı.
Hepimizi makineleştirdin, ortalıktan kayboldun.
Pirim bazen küfrediyorum, ağzım bir tuhaf şimdi.
Gıybet, dedikodu gırla.
Pirim ben neden böyle dertlere duçar oldum?
Mevla beni affeder mi?

Pirim camekanlara bakamıyorum caddelerde.
Hep dünya ışıltısı, kaptırıyorum kalbimi onlara.
Pirim, ben ötede böyle dünya eşyaları mı sergileyeceğim?
Bir arkadaşım var, adı Göksel.
O çok iyi, şımarmamış.
Bana ümidini kaybetme diyor.
Pirim geçen gün gözlüğümü kaybettim, artık dünyayı başka görüyorum.
Hep gözümün önündeydi halbuki.
Ümidimi de çalmışlar, nasıl bulurum? Pirim, sen söylesen…

Günahlarım her yıl yeni bir dağ doğurur
Ve her dağ, yeni bir volkan.
Dumanı sağa sola savrulur.
Pirim, söyle ben bu sıradağları öte aleme taşırken yorulmaz mıyım?