7 Nisan 2016 Perşembe

Salih HİLMİ

 

VOLKAN GRİSİ

Pirim, sende dert çok;  ama hayat da cazip renkli oyuncağı gani dünyanın.
Arkadaşım bir drone almış, Suriyeli çocuklara onunla pizza dağıtacakmış.
Hem karınları doysun hem şaşırıp mutlu olsunlar diye. Ne insanlar var!
Hayat yeni senaryolar yazıyor bana.
Bir gün fight clup, bir gün matrix, bir gün battal gazi, başka gün çağrı filmindeyim.
Kimi zaman tambur dinliyor ama aklım hep Brahms’ın konçertosunda.
Pirim peki sen Farjad’ın ağlak parçalarını hiç dinledin mi?
Pirim ben günahkarım, sen hakkaten mübareksin.

Günahlarım lime lime.
Üzülürüm, ama tövbeyi çok unutuyorum.
Kasa kuyruğuna girerim hep birilerine sıramı veriri, acırım onlara.
Hesap vermekten korkuyorum Pirim.
Benim alışveriş arabam hep doluydu, hesabım da zor.
Pirim senin kredi kartının bonusu yok mu?
Bana bir iyilik etsen
Tövbe, tövbe…
Bence de tövbe!

Bazı arkadaşlarım yurtdışında.
Oralar daha insanmış hem de topraktan.
Burası hep robot olmuş.
Bazen makine yağı içmek istiyorum.
Pirim hani ben Pinokyo’ydum, tahtaydım?
Ne ara mekanikleştim?
Ahh Nazım, bunlar hep senin kafandan çıktı.
Hepimizi makineleştirdin, ortalıktan kayboldun.
Pirim bazen küfrediyorum, ağzım bir tuhaf şimdi.
Gıybet, dedikodu gırla.
Pirim ben neden böyle dertlere duçar oldum?
Mevla beni affeder mi?

Pirim camekanlara bakamıyorum caddelerde.
Hep dünya ışıltısı, kaptırıyorum kalbimi onlara.
Pirim, ben ötede böyle dünya eşyaları mı sergileyeceğim?
Bir arkadaşım var, adı Göksel.
O çok iyi, şımarmamış.
Bana ümidini kaybetme diyor.
Pirim geçen gün gözlüğümü kaybettim, artık dünyayı başka görüyorum.
Hep gözümün önündeydi halbuki.
Ümidimi de çalmışlar, nasıl bulurum? Pirim, sen söylesen…

Günahlarım her yıl yeni bir dağ doğurur
Ve her dağ, yeni bir volkan.
Dumanı sağa sola savrulur.
Pirim, söyle ben bu sıradağları öte aleme taşırken yorulmaz mıyım?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder