11 Şubat 2016 Perşembe

Metehan FİDAN

Will Borden

KIŞLARIN AYPERİSİ

Takvimlerden şubatı göstermeyi bilirsin,
Çünkü senin adındır kışların zemherisi,
Aşk kavminin kubatı, hercainin birisin,
Her caninin sazından çalınmayan birisi,
Belki senin adındır, kışların ayperisi...

Bin bir derde devası bir ilberin özünden,
Mânâsına kandığım bir dilberin sözünden,
Sana oyun dedirten bir de benim gözümden,
Bakmaz mısın dünyaya, ben de fâni birisi,
Sen ki buzul elçisi, kışların ayperisi...

Aşk-ı saadetini görmemeye ne hâcet,
Aşka sadakatinin imzasıdır bu hüccet,
Ne bir altın ne gümüş, ben ancak bir zebercet,
Ezbere bir oyunun, devam eden serisi,
Muhteris sevdaların, kışların ayperisi...

İklimler de çaresiz, sen ahuzar edince,
Dilbazlar da keyifsiz, sen intizar edince,
Neme lazım habersiz, kor fırtınan esince,
Nevbaharı küstürür, bir neharın ukdesi,
Sen güzlerin hasreti, kışların ayperisi...

Elbet cevri cefası, yaşandıkça mükedder,
Elbet cürmün hesabı, çekilmeye mukadder,
Elbet sabır elinden, tutundukça muzaffer,
Sonra bir bakmışsın ki, bir rüyanın kendisi,
Umudun gökkubbesi, kışların ayperisi...

Bembeyaz bir sayfadan koparamam ben seni,
Sen beyaz bir tablonun en riyakar köşesi,
Gel gör ki bu nizam düzeltecek kendini,
Sen kader sahnesinin, en karanlık perdesi,
Alkışlar efendisi, kışların ayperisi...




Salih HİLMİ


NEFESİ KESİLEN BULUT

Acının kederi gözlerimi çiviledi duvara
Ölüm darbeleri çılgın bir şarkıdır zihnimde
Ruhumu süpüreyim gözyaşı tuzuyla
Yalnızlık kasırgası uçursun beni uzak dağlara
Zambaklar açılır dimdik dağ uçurumlarında

Atım yoruldu bozkır akşamları bitmiyor
Dar zamanlara erdim, yaşım gençtir benim
Cennetin ırmaklarından bir tas su getirin
Bana sonsuz merdivenler bayramdır
Tırmansın nefesi kesilene kadar inanan bulutlar

Eski ağrılarım nüksediyor şubat gelince
Arıları özlüyor, güneşi onlara saklıyorum
Heyecanım köpürmüyor şimdi, cesur değilim
Eflatun tayyareler uçuruyorum ermiş ülkelerine

Kalbim yaşlandı dilsiz olmak istiyor, vızıltılardan ürpermiş
Küçülsün kalbim, uyku denizlerinde yolculuğa susamış

Erkut GÜNER


MEYVESİZ AĞAÇ

Dar ağacı güldürme beni
Hani meyve verecektin cellada
Seni hep canla besledi
Kırmızı kırmızı meyveler bekledi
Yakışır mı bu hal, bir ağaca?
Onurun yok mu, kökünü unuttun mu?
Bir ağaç meyvesiz ise taşlanır

İnsanlar boyuna toplanır etrafında
Çağırır cellat halkı
Toplanırlar halka halka çevrende
Meyve toplama, paylaşma vakti diye
Sessizlik uğultuya döner
Cellat çıkar yanına bir adamla
Cesur ya da korkak bir adam her seferinde
Neden takılı kalır dallarında?
Yazık değil mi cellada?

Her seferinde o indirir zavallıları
Halk meyve bekler sabırla
Sonra usul usul dağılır
Dağılırken yine elleri boştur
Celladınsa ağırdır yükü
Ağır olsa da vazifesiyle bahtiyardır



A.Bahtiyar GÜNDÜZ


RİYA PANAYIRI

Büyüyor sinsice nefis kulesi
Dünyada görülmedi hiç böylesi

Her yanı kapladı sahte portreler
Uzaktan sanırsın büyük ermişler
                                                   
Kalmadı vatanda herhangi bir sır
Bıktırdı artık riyakâr panayır

Bilinmiyor şimdi kim dost kim düşman
Ayân eder mutlak gelecek zaman

Dursun gayrı her yanda şu karanlık
Yağsın kalplere hakiki insanlık