MİSAFİR
Zifiri karanlık bir gece getirdiler
onu köye. Misafir geldiği evde heyecanla
karşılanmıştı. Sessiz sakin, sesi çıkmadan oturuyordu kendisi için özenle
hazırlanan yerinde. Burası evin baş köşesi de denilebilirdi. Çünkü geldiği evin
görgüsüydü. Eve gelen birine evin güzel yerini göstermek.
Köy ahalisi köye yeni gelen bu misafiri
merakla gelip dikkatle izliyordu. Köyde ve evde büyük bir ilgi odağı olmuştu.
Her akşam ahaliden birkaç kişi akşamın olması, karanlığın çıkması ile onun
geldiği hane sahibini ziyaret ediyorlardı. Tüm gözler onun üstündeydi. Bir
akşam da bizde kalsın istiyorlar fakat ev sahibinin buna müsaade etmeyeceğini
düşünerek sadece akıllarından geçiriyorlardı.
Gel zaman git zaman kış geldi çattı.
Artık evde misafirlik bitmiş evin her tarafında kendine bir yer bulabiliyordu.
Önceleri olduğu gibi kendisi için hazırlanmış köşede sabahtan akşama akşamdan
sabaha kadar olduğu gibi durmuyordu. Evin sakinlerinden her kim olursa işini
kolaylaştırsın diye onu da yanında götürüyordu. Gittiği her yerde kendisini
götüren kişinin yüzünü aydınlık tutuyordu. Çünkü sesi soluğu çıkmıyor, kimsenin
arkasından konuşmuyor, kötü söz etmiyordu. Bir o kadar da işe yarıyordu. Onu
yanında götüren kişilerin önü açılıyor, görünmeyen karanlıklar aydınlanıyordu.
O köye geldi geleli pek çok şey
değişmişti,.. Evvela zaman üç dört saat daha genişlemiş gibiydi. Gün içerisinde
birbirini neredeyse göremeyen insanlar onun köye gelmesi ile birlikte olmaya
başlamış beraberlik olgusu gelişmişti. İnsanlar arasında diyalog ilerlemiş,
dostluklar pekişmişti.. Köyün bilge kişileri bir halka çevirip eskiden
dinledikleri hikâyeleri, başından geçen olayları, yıllarca edindikleri tecrübelerini
yeni yetişen nesle anlatıyorlardı. Yeri geliyor köy odasında toplanılıyor köy
adına kararlar alınıyordu. Çocuklar oyunlarını oynuyorlar, kadınlar gündüzden
kalma el işlerini tamamlıyorlardı. insanlar bir yerde toplanıp vakit geçirmek için
fırsat elde etmişlerdi. köy halkı ona çabuk alıştı. Ondan memnuniyetini her
yerde dile getirdi. O doğduğu günden beri yaşadığı şehir hayatını unutmak için
pek de zorlanmamıştı. O da kendisine gösterilen itinadan memnundu.
Köye bir gün kendisi için kötü, köy
için iyi bir haber geldi. Kendisi için kötüydü çünkü her yeni gelen kendinden
öncekini bir köşeye oturtuyordu. Bir nevi emekliye ayrılıyordu. Kendisi de köye
geldiğinde kendinden öncekine aynısı yapılmamış mıydı? Terk edilmiş bir virane
gibi bir köşeye itilmek istemiyordu. Bu
haber onu köydekiler kadar memnun etmedi. Oysa işi daha da kolaylaşacaktı.
Akşamdan akşama yaptığı birkaç saatlik mesaiyi bundan sonra belki de hiç
yapmayacaktı. Evin başköşesinde kendisi için ayrılan yerden belki de yıl boyu hiç
kalkmayacaktı. Fakat üzgündü. Çünkü insanlara eskisi kadar faydalı
olamayacağının hüznü vardı üstünde. Belki de arada bir köye yeni gelen misafir
az da olsa köyden uzaklaşacağı vakit işe yarayacaktı. Oysaki hane sahibine
yıllarca hizmet etmişti. Köylü üzerinde de emeği hiç de az değildi. Az mı etrafına
toplanıp çekirdek çitlemişler, mısır patlağı yemişler, bilmeceler sormuşlar, hikâye
anlatmışlardı. Biraz da bunun kırgınlığı vardı üzerinde. Bu gördüğü işleri
insanların görmezden gelmesini içine hiç de sindiremedi. Gelecek olan bunları
yapamazdı ki. Hatta birleştirici özelliğinin aksine ayrıştırıcı özelliği vardı.
O geldikten sonra insanlar birbirlerinden kopuk yaşayacaklardı. Nitekim öyle de
oldu. Herkes akşam olunca kendi hücresine çekildi. İkileşmeler üçleşmeler gruplaşmalar…
fitne ve fesat arttı da gitti. Evet, zaman eskisinden daha da fazla görülmeye
başlandı. Fakat boşa giden zaman da fazlasıyla geldi. Köydekiler bunu hesap
edemezdiler tabii. Önceleri daha çok işe yarıyor diyerek yeni geleni işe
koştular. Pabucu dama atılmıştı bir defa. Önceki gelen hem eski diye
önemsemediler hem de yeni gelen daha çok alana hükmediyor demiştiler.
Yıllar böyle geldi geçti. Kendisi için
ayrılan yerde yıllarını geçirdi. İşe yarayamamanın hüznü olan biri gibi öylece
beklemedeydi.
Elektriğin olmadığı bir gece ev sahibi
ve sakinleri eve geldiklerinde elektriğin olmadığını görünce çaresizce içeri
girdiler. Elektrik olmadan hiçbir şey yapılamıyordu. Evler eskisi gibi küçük ve
eşyalar da az değildi. Birbirine karıştırmamak mümkün değildi. Gözleri hemen
onu aradı. Çünkü bu işlere kendisini emekliye ayırmadan önce hep ondan ister ve
beklerlerdi. Ev sahibinin eline telli dolabın üzerinden bir kibrit ilişti.
Kibriti yaktı onun parıldayan yüzüyle ev yeniden aydınlandı. İlk geldiğinde
gösterdiği hüneri yine göstermişti. Geldiği günkü gibi hemen işini
sergilemişti. Arada bir kırgınlık olsa da ev sahibine vefasızlık edemezdi. Ne
de olsa yıllarca onu evin başköşesinde tutmuş bakımını güzelce yapmıştı. Ev
sahibinin aklına onu eve getirdiği ilk gün gelmişti. ona isim vermeleri bile
güzel bir anı olarak kalmıştı zihinlerinde: Yine şimdi bulunduğu yerde evin
baş köşesindeydi. Evin halkı merak içinde etrafına dizilip saatlerce
izlemişlerdi. Kendinden önce gelenle aralarında farklar vardı. Bu biraz daha
güçlü ve daha dayanıklı idi. Evin her tarafına yetecek gücü vardı. Evdeki her
eşyanın bir ismi vardı. Onun da bir ismi olmalıydı. Ona bir isim vermek
gerekti. Diğerine göre daha süslü daha gösterişli demişlerdi. Hem kendilerini
de köyde tek olması hasebiyle daha zengin göstereceğini
düşündüklerinden şehirli ifadesiyle seslenmeyi düşündüler: LÜKÜS.
Şehirde ona lüküs diyorlardı. Evet o
zaman göre köye göre lüks bir eşya idi. Köyde bir ilkti. Kendinden önce gelen
gaz lambası hem zahmetli hem ışığı daha azdı. Birde çıkardığı isten ötürü de
pek tercih edilmiyordu. Mehmet hoca lüküs üzerindeki tozu ince uzun
parmaklarıyla hafifçe temizledikten sonra eski günlerdeki gibi olsun istemişti.
Fakat şimdilerde zamanın çok gerisinde kalmıştı. Eskiden olduğu gibi ahalinin
alışması hiç de kolay olmazdı. Çünkü teknoloji her gün bir başkasını
çıkarıyordu. Ampül, led…
Lüküs yandıkça çıkan dumanlardan anılar da
tütsülendi. Nerede o eski günler dedi kendi kendine. Hey gidi günler diye iç
geçirdi. Keşke o eski günleri geri getirebilseydi ama nafile. Mehmet Hoca’nın
ağırlaşan gözleri ile birlikte lüküsün ışığı da yavaş yavaş karardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder