30 Temmuz 2015 Perşembe

Yunus BAYRAK


MİSAFİR

Zifiri karanlık bir gece getirdiler onu köye. Misafir geldiği evde heyecanla karşılanmıştı. Sessiz sakin, sesi çıkmadan oturuyordu kendisi için özenle hazırlanan yerinde. Burası evin baş köşesi de denilebilirdi. Çünkü geldiği evin görgüsüydü. Eve gelen birine evin güzel yerini göstermek.
Köy ahalisi köye yeni gelen bu misafiri merakla gelip dikkatle izliyordu. Köyde ve evde büyük bir ilgi odağı olmuştu. Her akşam ahaliden birkaç kişi akşamın olması, karanlığın çıkması ile onun geldiği hane sahibini ziyaret ediyorlardı. Tüm gözler onun üstündeydi. Bir akşam da bizde kalsın istiyorlar fakat ev sahibinin buna müsaade etmeyeceğini düşünerek sadece akıllarından geçiriyorlardı.
Gel zaman git zaman kış geldi çattı. Artık evde misafirlik bitmiş evin her tarafında kendine bir yer bulabiliyordu. Önceleri olduğu gibi kendisi için hazırlanmış köşede sabahtan akşama akşamdan sabaha kadar olduğu gibi durmuyordu. Evin sakinlerinden her kim olursa işini kolaylaştırsın diye onu da yanında götürüyordu. Gittiği her yerde kendisini götüren kişinin yüzünü aydınlık tutuyordu.  Çünkü sesi soluğu çıkmıyor, kimsenin arkasından konuşmuyor, kötü söz etmiyordu. Bir o kadar da işe yarıyordu. Onu yanında götüren kişilerin önü açılıyor, görünmeyen karanlıklar aydınlanıyordu.
O köye geldi geleli pek çok şey değişmişti,.. Evvela zaman üç dört saat daha genişlemiş gibiydi. Gün içerisinde birbirini neredeyse göremeyen insanlar onun köye gelmesi ile birlikte olmaya başlamış beraberlik olgusu gelişmişti. İnsanlar arasında diyalog ilerlemiş, dostluklar pekişmişti.. Köyün bilge kişileri bir halka çevirip eskiden dinledikleri hikâyeleri, başından geçen olayları, yıllarca edindikleri tecrübelerini yeni yetişen nesle anlatıyorlardı. Yeri geliyor köy odasında toplanılıyor köy adına kararlar alınıyordu. Çocuklar oyunlarını oynuyorlar, kadınlar gündüzden kalma el işlerini tamamlıyorlardı. insanlar bir yerde toplanıp vakit geçirmek için fırsat elde etmişlerdi. köy halkı ona çabuk alıştı. Ondan memnuniyetini her yerde dile getirdi. O doğduğu günden beri yaşadığı şehir hayatını unutmak için pek de zorlanmamıştı. O da kendisine gösterilen itinadan memnundu.
Köye bir gün kendisi için kötü, köy için iyi bir haber geldi. Kendisi için kötüydü çünkü her yeni gelen kendinden öncekini bir köşeye oturtuyordu. Bir nevi emekliye ayrılıyordu. Kendisi de köye geldiğinde kendinden öncekine aynısı yapılmamış mıydı? Terk edilmiş bir virane gibi bir köşeye itilmek istemiyordu.  Bu haber onu köydekiler kadar memnun etmedi. Oysa işi daha da kolaylaşacaktı. Akşamdan akşama yaptığı birkaç saatlik mesaiyi bundan sonra belki de hiç yapmayacaktı. Evin başköşesinde kendisi için ayrılan yerden belki de yıl boyu hiç kalkmayacaktı. Fakat üzgündü. Çünkü insanlara eskisi kadar faydalı olamayacağının hüznü vardı üstünde. Belki de arada bir köye yeni gelen misafir az da olsa köyden uzaklaşacağı vakit işe yarayacaktı. Oysaki hane sahibine yıllarca hizmet etmişti. Köylü üzerinde de emeği hiç de az değildi. Az mı etrafına toplanıp çekirdek çitlemişler, mısır patlağı yemişler, bilmeceler sormuşlar, hikâye anlatmışlardı. Biraz da bunun kırgınlığı vardı üzerinde. Bu gördüğü işleri insanların görmezden gelmesini içine hiç de sindiremedi. Gelecek olan bunları yapamazdı ki. Hatta birleştirici özelliğinin aksine ayrıştırıcı özelliği vardı. O geldikten sonra insanlar birbirlerinden kopuk yaşayacaklardı. Nitekim öyle de oldu. Herkes akşam olunca kendi hücresine çekildi. İkileşmeler üçleşmeler gruplaşmalar… fitne ve fesat arttı da gitti. Evet, zaman eskisinden daha da fazla görülmeye başlandı. Fakat boşa giden zaman da fazlasıyla geldi. Köydekiler bunu hesap edemezdiler tabii. Önceleri daha çok işe yarıyor diyerek yeni geleni işe koştular. Pabucu dama atılmıştı bir defa. Önceki gelen hem eski diye önemsemediler hem de yeni gelen daha çok alana hükmediyor demiştiler.
Yıllar böyle geldi geçti. Kendisi için ayrılan yerde yıllarını geçirdi. İşe yarayamamanın hüznü olan biri gibi öylece beklemedeydi.  
Elektriğin olmadığı bir gece ev sahibi ve sakinleri eve geldiklerinde elektriğin olmadığını görünce çaresizce içeri girdiler. Elektrik olmadan hiçbir şey yapılamıyordu. Evler eskisi gibi küçük ve eşyalar da az değildi. Birbirine karıştırmamak mümkün değildi. Gözleri hemen onu aradı. Çünkü bu işlere kendisini emekliye ayırmadan önce hep ondan ister ve beklerlerdi. Ev sahibinin eline telli dolabın üzerinden bir kibrit ilişti. Kibriti yaktı onun parıldayan yüzüyle ev yeniden aydınlandı. İlk geldiğinde gösterdiği hüneri yine göstermişti. Geldiği günkü gibi hemen işini sergilemişti. Arada bir kırgınlık olsa da ev sahibine vefasızlık edemezdi. Ne de olsa yıllarca onu evin başköşesinde tutmuş bakımını güzelce yapmıştı. Ev sahibinin aklına onu eve getirdiği ilk gün gelmişti. ona isim vermeleri bile güzel bir anı olarak kalmıştı zihinlerinde: Yine şimdi bulunduğu yerde evin baş köşesindeydi. Evin halkı merak içinde etrafına dizilip saatlerce izlemişlerdi. Kendinden önce gelenle aralarında farklar vardı. Bu biraz daha güçlü ve daha dayanıklı idi. Evin her tarafına yetecek gücü vardı. Evdeki her eşyanın bir ismi vardı. Onun da bir ismi olmalıydı. Ona bir isim vermek gerekti. Diğerine göre daha süslü daha gösterişli demişlerdi. Hem kendilerini de köyde tek olması hasebiyle daha zengin göstereceğini düşündüklerinden şehirli ifadesiyle seslenmeyi düşündüler: LÜKÜS. 
Şehirde ona lüküs diyorlardı. Evet o zaman göre köye göre lüks bir eşya idi. Köyde bir ilkti. Kendinden önce gelen gaz lambası hem zahmetli hem ışığı daha azdı. Birde çıkardığı isten ötürü de pek tercih edilmiyordu. Mehmet hoca lüküs üzerindeki tozu ince uzun parmaklarıyla hafifçe temizledikten sonra eski günlerdeki gibi olsun istemişti. Fakat şimdilerde zamanın çok gerisinde kalmıştı. Eskiden olduğu gibi ahalinin alışması hiç de kolay olmazdı. Çünkü teknoloji her gün bir başkasını çıkarıyordu. Ampül, led…

 Lüküs yandıkça çıkan dumanlardan anılar da tütsülendi. Nerede o eski günler dedi kendi kendine. Hey gidi günler diye iç geçirdi. Keşke o eski günleri geri getirebilseydi ama nafile. Mehmet Hoca’nın ağırlaşan gözleri ile birlikte lüküsün ışığı da yavaş yavaş karardı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder