9 Nisan 2015 Perşembe

M. Sena ERDEM

MÜMKÜN

Mümkün: Peki yaşam! Niçin geldiniz bu çukura?
Niçin örgün duvar hapisleri yatmaktasınız?
Hem de kendi hür iradenizle, yani
Özgür?
Bir – takım gereklilikler beyim. Biz büyük romancı, büyük şair, büyük eskiciler, büyük çöpçüler, büyük kasaplar, büyük büyükler ve en büyükler; fakat dağ daha büyük
( Tek nefeste,
büyük nefeste )
Demem o ki, var git İnmeee! Aşağısı su gibi, içine alıp gün çalan batak gibi, etini canlı koparıp kan akan ayı gibi; hem de yalan varken git Yol geçmezse zaman geçer git ki…
( Ölüm sizi en büyük istek üzre
yakalarmış. Rahmetli kan bağımlı
 adem der idi. Gitmemi istemiş olacak.
 Ben ise gidemem. Çünkü bir takım
 gereklilikler…)
-Yani diyorum ki, dağı biz yaptık maviyi de ineklerimizin göğü seyreden enselerinden sağdık. Çakallarımıza yedirdik onlar ise duvarı hamile bıraktı. Doğan taşlara mavi kustu, taşlar gençti ve toydu, kusulanları doğa olsa yerdi… İlginç!
Soru soran bey! Bunlar soru değil! Biz kastettiğiniz dilleri anlamaz, bilmeyiz. Yani ölüm dağdır. Dağ uyur, biz uyumayız. Rüzgar nereden gelir peki?
Mümkün suale muhatap olunca, maruz kalmış demektir ya kaçar ya lafı değiştirir. Mümkün olan hadisat suale aşina değildir.
 “Ya tepelerdeki insan? İnsan mı anlar? Niçin mahkumları öldürürler?”
Öldür-mez-ler! Öldürdüler… Yani her çıkanı öldürüp, gözlerini oyup, başlarını aşağı yuvarladılar fakat herkesi öldürecekler demek değil. Biz mi mahpustayız, onlar mı öldürmeye mahkum?
Suç ve suçlu var olacaksa evrende. Al sana ey Mümkün bu bir oraktır; ve şimdi omuz başından kalbine saplanmaktadır.
“Niçin? ve Nas…”
Bir takım gereklilikler
( Mümkün Nas demiştir, yani insan, insanlar.En “çok” isteğiyle ölmüştür. İnsan mıdır ki
Mümkün, mümkün müdür insan?)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder