9 Nisan 2015 Perşembe

Muharrem ÇELİK

MEZAR TAPUSU

İki söz:
Mezarımı derin de kazın...
Dünyada mekân ahrette iman.
Zaman, mekân içerisinde anlam kazanıyor. Zaman noktasında sıkıntımız derdimiz bir endişemiz bulunmamakta. Bol kepçe kullanıyoruz. Ya her şeye zamanımız var ya da hiçbir şeye zamanımız yok.
Son günlerde esas mesele mekânda sanki. Git gide mekânın bir nevi modasında dönüşüm gözlemleniyor gibi. Günümüz “ülkem” insanında ileri derecede toprağa bağlılık arzusu var imiş.
Şimdilerde bazı şehirlerde ölmeden önce mezar yerlerini satın alma telaşı başlamış. Hem de yüksek fiyatlara. Birkaç metrekarelik mezarın fiyatı ne kadar olabilir ki? Bence hiç araştırmayın. Moraliniz bozulabilir. – Ey garip gureba, şöyle huzur içinde ölemeyeceksin herhalde. Ne dünyada rahat ettin ne de mezarında rahat yüzü gördün, ey fukara! - Araba fiyatına mezar yerleri var. Hem de sıradan şehirlerde sıradan yerlerde. İnsanın aklına gelmiyor değil: Bu mezarlık arsalarının komisyoncusu, alsatçısı var mıdır?
Bana böyle bir mezar yeri teklifi geldi. Mezar fiyatları artmadan mezar yerimizi alalım diye. Ürktüm. Ölümün soğuk yüzüne sanki dokunmuş gibi oldum. Tabi almadım. Belki yanlış yaptım. Belki de o mezarlık çok primlenecek ve oraya gömülmek hayal olacak!!!
Eskiden de var mıydı bu işler böylesine? Mezar komşusuna dikkat edenleri görmüştüm. Dualarında temiz, imanlı, mezar komşularını yanına gömülmeyi niyaz edenleri duymuştum. Hala buna öylesine dikkat ediliyor mu bilemiyorum.
Peki, bu işler nasıl olmalı? İnsan ölünce her şey spontane gelişmeli ve öylece gömülmeli. Çocukları, anne babasına son vazifelerini yapmalı.
Saat 3’te mezar tapusu almaya gidecekler. Vücudunda buz yürüyormuş gibi bir duygu. Ne diyelim: Allah sağlık, afiyet, uzun ömürler versin.

N’eylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerede nasıl kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.

                               Cahit Sıtkı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder