MEZAR TAPUSU
İki söz:
Mezarımı derin de kazın...
Dünyada mekân ahrette iman.
Zaman, mekân içerisinde anlam kazanıyor. Zaman noktasında
sıkıntımız derdimiz bir endişemiz bulunmamakta. Bol kepçe kullanıyoruz. Ya her
şeye zamanımız var ya da hiçbir şeye zamanımız yok.
Son günlerde esas mesele mekânda sanki. Git gide mekânın bir
nevi modasında dönüşüm gözlemleniyor gibi. Günümüz “ülkem” insanında ileri
derecede toprağa bağlılık arzusu var imiş.
Şimdilerde bazı şehirlerde ölmeden önce mezar yerlerini
satın alma telaşı başlamış. Hem de yüksek fiyatlara. Birkaç metrekarelik mezarın
fiyatı ne kadar olabilir ki? Bence hiç araştırmayın. Moraliniz bozulabilir. – Ey
garip gureba, şöyle huzur içinde ölemeyeceksin herhalde. Ne dünyada rahat ettin
ne de mezarında rahat yüzü gördün, ey fukara! - Araba fiyatına mezar yerleri
var. Hem de sıradan şehirlerde sıradan yerlerde. İnsanın aklına gelmiyor değil:
Bu mezarlık arsalarının komisyoncusu, alsatçısı var mıdır?
Bana böyle bir mezar yeri teklifi geldi. Mezar fiyatları
artmadan mezar yerimizi alalım diye. Ürktüm. Ölümün soğuk yüzüne sanki dokunmuş
gibi oldum. Tabi almadım. Belki yanlış yaptım. Belki de o mezarlık çok
primlenecek ve oraya gömülmek hayal olacak!!!
Eskiden de var mıydı bu işler böylesine? Mezar komşusuna
dikkat edenleri görmüştüm. Dualarında temiz, imanlı, mezar komşularını yanına
gömülmeyi niyaz edenleri duymuştum. Hala buna öylesine dikkat ediliyor mu
bilemiyorum.
Peki, bu işler nasıl olmalı? İnsan ölünce her şey spontane
gelişmeli ve öylece gömülmeli. Çocukları, anne babasına son vazifelerini
yapmalı.
Saat 3’te mezar tapusu almaya gidecekler. Vücudunda buz
yürüyormuş gibi bir duygu. Ne diyelim: Allah sağlık, afiyet, uzun ömürler
versin.
N’eylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim
bilir nerede nasıl kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht
misali o musalla taşında.
Cahit
Sıtkı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder