3 Aralık 2015 Perşembe

Behzat ÇOLAKOĞLU



ÇELİŞKİ SAĞANAĞI

Nefret ettiğimiz hisler var mesela veya duygular ya da duyular... Kendimizin bile bile oluşturduğu, yıkılmaz kaleler gibi olan alışkanlıklarımız var. Kaleyi yöneten komutan da biziz, kalenin dışındaki nefer de. Kale kapısındaki kilidi koyan da biziz, anahtarın sahibi de. Savaşı kazanan da biziz, kaybeden de. Normatif düzeni kuran da biziz, isyanı başlatan da. Harekat Ordusu mu gerekiyor yoksa hareketliliğe karşı bir direniş mi? Bu sistemin ana parçası olan dişlilerin dinamik haldeyken çıkardığı ses nasıl olur da, statik durumundaki halinden daha sessiz kalır? Bu duruma sessiz kalan da biziz, taraftar da. Holiganlık başka, oynamak başka, oynatmak başka, oynatılmak başka… Hepimizin birer rolü var istediğimiz şekilde oynadığımızı sanıyoruz madem öyle neden isteklerimiz bitmez? Başkası için mi istiyoruz yoksa egomuzu, başkaları üzerine inşa edip biz de başkalarını mı oynatıyoruz? Taktik, tiki tak şeklinde ilerliyor bu zamanda; o ona, o da ona pas atıyor buna  hiyerarşi diyoruz. İşte sistem budur. Bazen yükselirsin çoğu kez alçalırsın, bazen yukarıda kalırsın ve o zaman da alçaklaşırsın. Şimdi söyle bana nerede olduğun mu önemli,  yahut nerede görüldüğün mü? 

Gölgeler aleminde aynaların karşısında o şehvetli maskelerimizle raks ediyoruz. Eşlerimizi rastgele seçip, mühim olduğunu karşısındakine hissettirmeye çalışıyoruz. Sonra bir başkası geliyor, ona da aynı muamele. Bir şeyleri kazandığımıza inandırma kompleksine giriyoruz. Ve kaybettiğimizi görmemek için maskeyi hiç çıkartmıyoruz. Aman yüzümüz gözükmesin, eşlerimiz bilmesin yoksa ne ehemmiyeti var partner değiştirmenin? Ve dans devam ediyor. Sonra kukuletalı birisi geliyor ve müzik duruyor. Herkes yerini alıyor. Her şey unutuluyor, hatırı sayılmayan hatıralar kısa bir süreliğine hafızamızda yer ediniyor. Unutulmaya mahkumlar. Unutulmadık belki, ama mahkumuz bu hayata. Birileri ziyarete geliyor, ihtiyacını giderdiğini zannediyor ve bir nebze rahatlattığına inanıyor. Sonra onlardan da ümit kesiliyor. Yalnızlığın tek gerçek kurtuluş olduğuna inanıp savaşı kazandığımızı düşünüyoruz. Ve sonra tekrardan hatırlatıyor sistem, bu bir oyun… Savaşı kazanan da biziz kaybeden de... Komutan da biziz, nefer de, strateji de… Zaman da onların, mekan da, sevdiklerimiz de... Yalnızız…
        


             O anlasın diye yazdım herkes anladı 
          Ama kimse anlatamadı hiçbirini
       Öğrenemediler kimsesizliği 
      Kimse sizi öğrenemedi
      


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder