23 Nisan 2015 Perşembe

Abdullah YUSUF

Hiçbir Şey ya da Kudüs

Kingdom of Heaven (Cennetin Krallığı) 2005 yapımı bir Ridley Scott filmi. Film haçlıların kurduğu Kudüs Krallığını ve Selahaddin Eyyubi'nin şehri geri alışını anlatıyor. İbelin lordu Balian'ın şehri Selahaddin'e teslim ettiği sırada şöyle bir diyalog geçer:
"Kudüs'ün değeri ne?" diye sorar Balian. Selahaddin arkasına yarım dönerek:
"Hiçbir şey!" der ve yürümeye devam eder. Neden sonra arkasına tam dönerek sıktığı yumruklarını havaya kaldırır:
"Her şey!" der.
Bu sahne filmde yaklaşık 18 saniye sürüyor. Aynı soruya bu kadar kısa bir süre içerisinde tamamen zıt iki vermek neden? Basit bir akıl karışıklığı mı? Yoksa emin olamayan bir ruhun hezeyanı mı? Zannetmiyorum. Bana kalırsa her ikisi de doğru ve yerinde cevaplar. Çünkü iki cevap arasındaki süre aslında 18 saniye değil koca bir feth.
Selahaddin 'zaferden değil seferden sorumlu' olanların medeniyetinin bir ferdiydi. Onun için sefer zamanı Kudüs 'her şey' iken; zafer zamanı Kudüs 'hiçbir şey' idi. Bu biraz ağır. Hem Kudüs'e huzur bulmaya gelen Balian hem de doğu medeniyetinin hafızasında silikleştiği bizler için algılaması güç bir durum. Ama anlamayı deneyelim biraz.
Doğuda insan; "ahsen-i takvim" olan, kabiliyetlerinin ucu bucağı olmayan, sürekli yenilenebilen ve gelişen canlıdır. Bundan dolayıdır ki doğu medeniyetinde yaşam bir tekamül sürecidir ve ancak ölümle nihayet bulur.
Ama batı medeniyetinde insan birey kavramı ile ifade edilir. Birey; kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen, farklılaşamayan tek varlık. Bir sınırlandırma var. Tekâmüle kapalı neredeyse. Sınırlı bir varlık için 'her şey' olanın 'hiçbir şey' olması kolay değildir.
Buradan bakarsak bir nebze anlaşılır geliyor. Feth tekâmül basamaklarından biriydi. Onun için Selahaddin fetihten önce Kudüs'e 'her şey' derken fetihten sonra 'hiçbir şey' diyebiliyor. Çünkü o basamağı aştı ve hala onunla oyalanmak istemiyor.
Selahaddin'e “şarkın en sevgili sultanı” payesini verenler de sadece zaferini değil seferini de kutlayanlardır. Çünkü Selahaddin Kudüs'ün  'her şey' olduğu zamanda çadırda yaşamayı kendine layık gören, gülmekten ar eyleyen bir kumandandı. Şimdi biz kalkıp bu medeniyetin mirasçıları olduğumuzu iddia edeceksek yaşamlarımızı, fikirlerimizi, hayallerimizi fabrika ayarlarına çevirmeliyiz.
Not: bu yazı bir film incelemesi olmadığı için filme değinmedik. Ancak film üzerine söylenecek şeyler var daha. Hala izlemeyenler için küçük bir tavsiye …
                                                                            Ankara 2015

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder