7 Mayıs 2015 Perşembe

Yunus BAYRAK


                                           
KRAVAT

Kravat nam-ı diğer boyunbağı. Hırvatların bulduğu boyuna takılan bez parçası. İlk kullanan belki de boynunu sıcak tutmak için kullanmıştır. Dolayısıyla akla ilk gelen anlamını boyunbağı şeklinde tarif etmek de mümkündür.
Yapısı itibariyle belirli bir model, belli bir teknikle oluşturulan bir düğüm, düğümden aşağı sarktığında motif ve renk ahenginin sağlandığı, uzunluğunun beldeki kemere kadar ayarlanabilen bir bez parçasından ibarettir.  Kalitesi kullanıldığı kumaş, seçilen renk ve oluşturulan motife göre değişebilir. İpek veya saten gibi bir kumaş; ilmekleri sık olan bir dokuma her zaman tercih edilir. İnsanlar elbiseleriyle karşılanır fikirleri ile uğurlanır düşüncesine sahip olan herkes kravatı giydiği takım elbisenin bir tamamlayıcısı olarak görmüştür. Gösterişli olmanın ve iyi giyinmenin bir ifadesidir onlar için. O yüzden seçilecek renk ve desenler, kaliteli bir kumaşla birleştiğinde gömlek ve pantolon arasındaki uyumu sağlayacaktır. O kadar değer verilir ki bir sarraftaki en değerli madenlerden bir kravat iğnesi yaptırılır ve en güzel taşlarla da süslenir.
Kravat takma bizde ortaokul yıllarında başlar. Kravatı bağlamak ve düğümünün büyüklüğünü, küçüklüğünü ayarlamak, kravatın uzun ve kısalığını orantılamak hep sorun olmuştur. Öğrenesiye kadar neler çekmişizdir. Fakat asıl sıkıntı öğrendikten sonra başlar. “Lütfen kravatımı bağlar mısın?” diyenler etrafımızda bitiverir. Aslında bu ‘lütfen’ler bizi eninde sonunda bağlamamıza sebep olacak, başı nezaket sonu işkence olan bir işe dönüşür.
Kravat boynumuza taktığımızda anlam kazanır. Kimi zaman önemli biri olduğumuz düşüncesi oluşturarak bize itibar verir. Kimi zaman da şirketlerde sözü geçen, vakar sahibi misyonu yükleyerek saygınlık göstergesi olur. Devlet memurları ve iş dünyasında gelenekselleşen kravat disiplinli olmanın ve ciddiyetin bir sembolü olarak görülür çoğu zaman. Tertip ve düzeni de sağlama fonksiyonunun gözden kaçırmamak gerekir. Tabii bunun yanında toplantılarda da takılması zorunlu bir bez parçası olarak görülebilir. Boynumuzda rahatsızlık verdiğinden hep sıkıcı gelmiştir. Bizi zor durumlardan kurtardığı da çok olmuştur. Önemli gün ve toplantılarda ya üst düğme görevi görmüş ya da tam olmayan yakamızı hizaya getirmişizdir.
Geçmişte de günümüzde de iki yakası bir araya gelmeyen dar gelirli memurun mecazen ve görüntü itibariyle de olsa iki yakasını bir araya getiren yine kravattır. Öyle ki emekli dahi olsak yine sabah erkenden kalkar kravatımızı takar ve güne öyle başlarız.
Bizi ciddi, derli toplu tutan, itibarlı gösteren kravatımız en güzelinden olsun…

1 yorum: