ZITLIK ROLÜ
Ak ve kara… İki zıt renk
gibi görünen ama aslında bir kardeş gibi birbirini tamamlayan, bütünleyen iki
nadide renk. İnsanlar da böyle değil midir? Bir gün bir uyanmışız, her şey
olumsuz, kötü, itici ve kara. Aynaya bakarız ve kim bu itici kişi diye
söyleniriz kendi kendimize, o gün hayat bize zehir olmuştur artık çünkü kara
tarafımızdan kalkmışızdır. Kocaman bir paratoner misali üzerimize çekeriz bütün
olumsuzlukları. Ne kadar ilginçtir ki, bir gün kalkarız ve hayat ne kadar güzel,
her şey ne kadar olumlu ve ak. İşte o gün mutlu olmak için özel bir çaba
harcamayız çünkü zaten mutluyuzdur, o gün ak tarafımızdan kalkmışızdır.
Aynadaki yakışıklı bize göz kırpar ve bayram harçlığını kapan afacan bir çocuk
gibi gülümser bize. Düşünsenize tüm gün elinizde ayna ile gezdiğinizi, nereye
baksanız güzellik. İşte, ak ve karanın nasıl bir vücutta birleştiğini
görüyoruz, zaten tüm renkler birleşip beyazı oluşturmuyor mu? Bu kadar zıt iki
renk nasıl oluyor da bu kadar benzer olabiliyor, nasıl oluyor da aksız kara,
karasız ak düşünülemiyor? Ak ve kara deyince aklıma sevgi ve nefret geldi. Düşünüyorum
da ne kadar çok örneği var, birbirine dağlar kadar zıt olup da birbirinden
ayrılmayı bir türlü beceremeyen zıtlık rolü oynayan şeylerin. Evet, aslında zıtlık
bir rolden başka bir şey değil galaksimizde, bir kum tanesi kadar kalan
dünyamızda. Hepimiz bu rolü farkında olmadan da olsak en iyi Hollywood aktöründen
daha iyi oynuyoruz. Bu iyi bir durum aslında, rol kesmek. Düşünsenize ak’ın
gerçekten kara’ya düşman olduğunu, nefretin olduğu ortamda sevgiye yer
olmadığını… Bazı şeylerin sadece rol olması gerekir bu hayatta, bazen
gerçekçilik o kadar da iyi değildir. Galiba filmlere olan ilgim bundan dolayı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder