MERAK
Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir isimli eserinde “Ne olurdu,
çocukluğumda tanıdığım o her şeyi bilen, bir kere öğrendiğini bir daha
unutmayan meraklı ihtiyarlara benzeseydim!” der. Bir şeyi anlamak ve öğrenmek
isteğini duyguyla yoğurup en kısa yoldan bize ne güzel ifade ediyor Tanpınar.
Ayrıca Tanpınar bu cümlesinde bir şeyi öğrenme, anlama isteğinin zaman
kaybetmeden yerine getirilmesinden söz ediyor.
Merak; insana Allah
tarafından verilen en güzel duygulardan biri. İnsanı yücelten bir değer olarak
merak duygusunun da yerli yerinde kullanılması çok önemlidir. Kur’an-ı Kerim
insanı olayları anlamaya, düşünmeye ve onlarla ilgili fikir sahibi olmaya davet
etmektedir.
Bediüzzaman hazretleri
de “Merak ilmin hocasıdır.” der. Yani ilim sahibi olmak için merak etmek,
araştırma yapmak gereklidir. Bu zorlu bir yol ama zevkli… Kişi, bu merak etme
zevkine bir varabilse hayatı ne kadar anlam kazanır. Hani küçük çocukların
ısrarlı soruları olur ne kadar saf, içten. Büyükler bu ısrarlı sorulardan
sıkılır, cevap vermekten usanır. Fakat çocuk öğrenmenin verdiği mutlulukla ve
merakının giderilmesindeki lezzetle her gün yeni sorularla hayatına devam eder.
Burada merakla ilgili
bir hatıramı sizlerle paylaşmak isterim. Eğitim fakültesi 3. Sınıfta, Divan
edebiyatı dersimize rahmetli Prof Dr. Amil Çelebioğlu hocamız giriyordu. O yıl
okul idaresi öğrencilerden seçtikleri hocalarla birlikte bir proje çalışması
yapmalarını istemişti. Ben de yakın arkadaşım Mehmet Akif’le Amil Hocayla böyle
bir çalışma yapmaya karar verdik.
Ve hocanın odasına
gittik. Durumu arz ettikten sonra rahmetli hoca bana nereli olduğumu sordu. Ben
de Uşaklıyım, dedim. Hoca:”Uşak’ın nesi meşhurdur?” dedi. Ben de “Çok iyi bilmiyorum ama galiba halısı”
dedim. Hoca tekrar bana:”Uşak halısını başka halılardan ayırabilir misin?”dedi.
Ben soru karşısında afallamış biçimde “Hayır” dedim. Hoca
biraz da sitemli bir yüz ve ses ifadesiyle:” Öyleyse niye geldin buraya?” dedi.
Ben çok bozulmuştum ama belli etmemeye çalışıyordum. Amil
hoca bizi daha da zor durumda bırakmamak için:” Bakın çocuklar, beraber
çalışalım fakat ilgiliyseniz, merakınız varsa, araştırma yapmaktan
hoşlanıyorsanız bu iş olur.” Hoca, bize hayatımızın dersini vermişti.
Yine İzmir’den bir hatıra ile devam edelim. Galiba 1975
yılıydı. Bulunduğumuz yere Abdullah Aymaz hocamız zaman zaman gelirdi. Bir gün
böyle bir ziyarette, bize:” Ne yapıyorsunuz, ne okuyorsunuz?” vs. gibi sorular
sormuştu. Ben o gün bu sorulara tam olarak nasıl cevap verdim, hatırlamıyorum;
ama Aymaz hocamızın şu cümlesini çok iyi hatırlıyorum. Hocamız kendisinin bir
Kur’an-ı Kerim meali hazırladığını ve 27. Cüze geldiğini söylemişti. Ben bir
hayli zaman Aymaz hocamızın kendi yaptığı bu işi bize söylemesindeki espriyi
düşündüm ama pek anlam verememiştim. Daha sonraları bu konuşmadan şunları
çıkardım. Boşa zaman geçirmeyin, araştırın bir şeyler ortaya koymaya çalışın,
demek istediğini anladım.
Bir hocanın öğrencisindeki merak duygusunu nasıl
kamçıladığını görmek için Antik Dekor dergisi 93. Sayı Şubat Mart 2006
s.110-116 sayfalarını merak edip okumanız dileğiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder