10 Eylül 2015 Perşembe

Bülent TEZCAN


                                 MERAK

Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir isimli eserinde “Ne olurdu, çocukluğumda tanıdığım o her şeyi bilen, bir kere öğrendiğini bir daha unutmayan meraklı ihtiyarlara benzeseydim!” der. Bir şeyi anlamak ve öğrenmek isteğini duyguyla yoğurup en kısa yoldan bize ne güzel ifade ediyor Tanpınar. Ayrıca Tanpınar bu cümlesinde bir şeyi öğrenme, anlama isteğinin zaman kaybetmeden yerine getirilmesinden söz ediyor.

 Merak; insana Allah tarafından verilen en güzel duygulardan biri. İnsanı yücelten bir değer olarak merak duygusunun da yerli yerinde kullanılması çok önemlidir. Kur’an-ı Kerim insanı olayları anlamaya, düşünmeye ve onlarla ilgili fikir sahibi olmaya davet etmektedir.
 Bediüzzaman hazretleri de “Merak ilmin hocasıdır.” der. Yani ilim sahibi olmak için merak etmek, araştırma yapmak gereklidir. Bu zorlu bir yol ama zevkli… Kişi, bu merak etme zevkine bir varabilse hayatı ne kadar anlam kazanır. Hani küçük çocukların ısrarlı soruları olur ne kadar saf, içten. Büyükler bu ısrarlı sorulardan sıkılır, cevap vermekten usanır. Fakat çocuk öğrenmenin verdiği mutlulukla ve merakının giderilmesindeki lezzetle her gün yeni sorularla hayatına devam eder.
 Burada merakla ilgili bir hatıramı sizlerle paylaşmak isterim. Eğitim fakültesi 3. Sınıfta, Divan edebiyatı dersimize rahmetli Prof Dr. Amil Çelebioğlu hocamız giriyordu. O yıl okul idaresi öğrencilerden seçtikleri hocalarla birlikte bir proje çalışması yapmalarını istemişti. Ben de yakın arkadaşım Mehmet Akif’le Amil Hocayla böyle bir çalışma yapmaya karar verdik.
 Ve hocanın odasına gittik. Durumu arz ettikten sonra rahmetli hoca bana nereli olduğumu sordu. Ben de Uşaklıyım, dedim. Hoca:”Uşak’ın nesi meşhurdur?” dedi.  Ben de “Çok iyi bilmiyorum ama galiba halısı” dedim. Hoca tekrar bana:”Uşak halısını başka halılardan ayırabilir misin?”dedi.
Ben soru karşısında afallamış biçimde “Hayır” dedim. Hoca biraz da sitemli bir yüz ve ses ifadesiyle:” Öyleyse niye geldin buraya?” dedi.

Ben çok bozulmuştum ama belli etmemeye çalışıyordum. Amil hoca bizi daha da zor durumda bırakmamak için:” Bakın çocuklar, beraber çalışalım fakat ilgiliyseniz, merakınız varsa, araştırma yapmaktan hoşlanıyorsanız bu iş olur.” Hoca, bize hayatımızın dersini vermişti.

Yine İzmir’den bir hatıra ile devam edelim. Galiba 1975 yılıydı. Bulunduğumuz yere Abdullah Aymaz hocamız zaman zaman gelirdi. Bir gün böyle bir ziyarette, bize:” Ne yapıyorsunuz, ne okuyorsunuz?” vs. gibi sorular sormuştu. Ben o gün bu sorulara tam olarak nasıl cevap verdim, hatırlamıyorum; ama Aymaz hocamızın şu cümlesini çok iyi hatırlıyorum. Hocamız kendisinin bir Kur’an-ı Kerim meali hazırladığını ve 27. Cüze geldiğini söylemişti. Ben bir hayli zaman Aymaz hocamızın kendi yaptığı bu işi bize söylemesindeki espriyi düşündüm ama pek anlam verememiştim. Daha sonraları bu konuşmadan şunları çıkardım. Boşa zaman geçirmeyin, araştırın bir şeyler ortaya koymaya çalışın, demek istediğini anladım.

Bir hocanın öğrencisindeki merak duygusunu nasıl kamçıladığını görmek için Antik Dekor dergisi 93. Sayı Şubat Mart 2006 s.110-116 sayfalarını merak edip okumanız dileğiyle…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder